Sizin için yazdık

Blog

Haydi gelin bizi biz yapan organımızla tanışalım : Beynimiz ! – Seri 2

29 Eylül, 2018

Zen Eğitim

Nörobilimin Kilometre Taşları :

İnsan Beyni zor ve adım adım araştırılarak nasıl çalıştığı hakkında bilgiler elde edilmiş bir organımız. Bu araştırma ve çalışmaların bazıları bilim dünyasında kilometre taşları oluşturmuş. Gelin bunlara bir göz atalım :

FRENELOJİ :

‘Franz Joseph Gall’ isimli bilim insanı, kişiliğin kafatasındaki şekillerden okunabileceğini düşündü. Çeşitli yeteneklerin beynin belli bölgelerinde olabileceğini, bazı güçlü yetenekleri olanların beyinlerindeki bu bölgelerin daha geniş alanlarla kaplıyor olduğunu ve kafatasında bunların ölçülebilir girinti ve çıkıntılar yarattığına dair bir kuram geliştirdi.

Elbette bu kuram o haliyle doğru değildi. Ancak uzun yıllar 19. Yüz yıl Avrupa ve Amerikası’nda kabul gördü ve bir çok Frenoloji Enstütüsü kuruldu. Uzun yıllar sonra modern teknolojik görüntüleme çalışmalarıyla en azından beyin işlevlerinin gerçekten de belli bölgelerde ayrıştığını gruplandığını ortaya koydu.
Aşağıda 1902 yılında yayınlamış bir Frenoloji El Kitabında Hanımlar için gerçek ve iyi bir kocanın kafa şeklinin ( soldaki ) nasıl olması gerektiği ve uzak durulması gereken erkek kötü ve fena kafatası( sağdaki ) yapısıyla ilgili bilgiler verilmekte. Elbette bilgiler doğru değil aman dikkat ?

DİL ALANLARI :

1861’de Fransız doktor Paul Broca hayattayken sadece “ Tan” kelimesini söyleyebilen bir hastasının beynini öldükten sonra inceledi ve sol frontal kortekste hasarlı bir alan saptadı. Daha sonra bu beyin alanı “Broca Alanı” olarak anılmaya başlandı. 1876’da Alman nörolog Carl Wernicke beynin farklı bir kısmının hasar alması halinde konuşma bozukluklarına yol açtığını buldu. Bu alanlar da “Wernicke Alanları” olarak anılmaya başlandı. Bu iki bilim insanı beynin işlevsel alanlarını tanımlamaya başlayan ilk bilim insanları oldular.

PHINEAS GACE – KARAKTER DEĞİŞTİREN ADAM


Son derece kibar, çevresi tarafından çok sevilen,  müşfik bir aile babası, işinde son derece planlı ve sabırlı, iş arkadaşlarını destekleyen ve motive eden biri olan Bay Gace,  ABD Vermont eyaletinde demir yolu inşaatlarında çalışan saygın ve tecrübeli bir formendi. 13 Ekim 1948 de bir demiryolu inşaatı sırasında,  bir kayanın içine dinamit lokumunu sıkıştırmak için kullandığı iki metre uzunluk ve 7 kilo ağırlığındaki demir boru,  dinamitin aniden patlamasıyla sol elmacık kemiğinden girip beyninin sol frontal lobunu parçalayarak kafatasından çıkmıştı.

Bay Gace,  bu kaza sonrasında mucizevi bir şekilde hayatta kaldı. Kaza sırasında 25 yaşındaydı. 3-4 ay sonra iyileşen Gace bir gözünü ve sol frontal lobunu kaybetmişti. İyileşmesinden bir süre sonra sosyal ve iş hayatında ciddi sorunlar yaşamaya başladı. Zira artık eski Gace gitmiş yerine son derece sinirli, terbiyesiz, ağzı bozuk, ahlaksız, işindeki sorumlulukları yerine getiremeyen, saygısız, gereksiz derecede inatçı, ne yapacağına bir türlü karar veremeyen bir insan haline gelmişti. Haliyle zaman içinde hem evliliğini hem de işini ve arkadaşlarının tamamını kaybetti. 36 yaşında akrabalarıyla yaşarken geçirdiği nöbetler sonucunda hayatını kaybetti. Gace hayattayken onu inceleyen doktorlar yaşanan kaza sonucunda beynin sol frontal lobunun parçalanmasının Gace’in karakterinin değişiminden sorumlu olduğu sonucuna vardılar. Bu vaka tıp tarihinde bir kilometre taşı oldu. Bay Gace ‘in kafatası ve yüzünün bir maskesi bugün halen Harvard Tıp Üniversitesinin kampüsünde sergilenmektedir.

BEYNİN HARİTALANMASI :

Beyin işlevlerinin detaylı olarak ilk haritalandırılması Kanadalı cerrah ‘Wilder Penfield’ tarafından yapıldı. Penfield, epilepsi ( sara ) hastalarının tedavi için çalışmaktaydı. Hastalarının kafatasları açık ve bilinçleri yerindeyken bir elektrotla çeşitli beyin kortekslerini uyardı ve hastalarının tepkilerini not etti. Böylece hatırlamada Temporal Lobun görevi ve hareket ile hissetmeye karşılık gelen alanların tespit edilmesi sağladı.

LOBOTOMİ :

1930 lu yıllarda Portekizli bir nöro-cerrah olan ‘Egas Moniz’ frontal korteksten Talamusa giden sinirlerin kesilmesinin psikotik rahatsızlıklar çeken hastalara iyi geldiğini keşfetti. Bu akım Amerikalı bir cerrah olan Walter Freeman tarafından devam ettirildi ve operasyon aletleri olarak da sivri bir buz kıracağı ve çekiç kullanıldı. 1950 li yıllara kadar 50.000 e yakın hastaya uygulandı. Bugün terk edilmiş olan bu uygulama o zamanlar hastaların %40 ına yakınını acılarından kurtarırken, %4 ünün ölmesine, %2 sinin de daha kötü hale gelmesine sebep olmuştu.

HAFIZAMIZIN OLUŞUMU :

1953 yılında Henry G. Molaison isimli 27 yaşındaki bir hasta şiddetli epilepsiden ( sara ) kurtulmak için Amerika’da bir ameliyat geçirdi. Cerrahlar hastanın beyninden Hipokampüs’ünün tamamını ve Amigdala’sının da büyük kısmını içeren büyük bir parçayı aldılar. Ameliyattan sonra iyileşmeye başlayan hastanın artık yeni hafızalar, yani ameliyat sonrasında yaşadığı anları beynine kaydetme yeteneğinin kaybolduğu tespit edildi. Molaison operasyon sonrasında yaşadığı bir anı 30 saniye içinde unutuyordu. Örneğin kendisiyle bir sohbete başladığınızda 30 saniye sonra sizin kim olduğunuzu, adınızın ne olduğu, ne hakkında konuştuğunuz gibi detayları hatırlayamıyordu. Ancak operasyondan önceki anılar gayet sağlam ve yerindeydi. Molasion bu şekilde 2008 yılına değin yaşadı ve tıp dünyasının en ünlü inceleme hastalarından biri olarak tarihe geçti. Bu trajik operasyon Hipokampüs’ün hatırlamadaki fonksiyonunun anlaşılmasını sağladı.

BİLİNÇLİ  KARARLAR  VEREBİLME :

1980 li yılların başında Amerikalı nörobilimci ‘Benjamin Libet’ bir dizi deney gerçekleştirdi. Libet deneyleriyle aslında hür irademizle yapıyor olduğumuzu sandığımız hareket ve davranışlarımızın hemen öncesinde zaten beyinlerimizin hazırlık yapıp hareketi planladığını gösterdi.
Daha açık anlatmak gerekirse ; elimizi havaya kaldırmaya karar vereceğimizi düşünelim. Mantık olarak önce elimizi havaya kaldırmaya karar vermemiz, sonrasında da beynimizin gerekli komutları vererek elimizi havaya kaldıracak kaslara sinyal yollamasını beklememiz gerekir. Libet’in deneyleri bu mekanizmanın böyle işlemediğini, biz daha karar vermeden beynimizin gerekli karar hazırlıklarını milisaniyeler önce tamamladığını, kararın ve hareketin sonradan geldiğini ortaya koydu. Bu deneyler insanların gerçekten özgür iradeye sahip olup olmadıkları konusunda büyük tartışmalar ortaya çıkardı ve tartışmalar halen devam etmekte.

AYRIK BEYİN DENEYLERİ :

Nörobiyolog Roger Sperry beyin yarı küreleri epilepsi (sara) tedavisi için cerrahi olarak birbirlerinden ayrılmış hastalarda bir takım deneyler yaptı. Bu deneyler sonucunda elde ettiği bulgular sonucunda Nobel ödülü kazandı. Deneyler neticesinde birbirinden ayrılmış beyinlerin,  farklı fikirler ve niyetler oluşturduğunu,  yani bir insanın içinde iki farklı karakter ve düşünce yapısında iki insanın oluşabileceğini ortaya koydu. Bu durum bilim dünyasında kişilerin tek bir benliği olup olmadığı hakkında ciddi tartışmalara yol açtı.



AYNA NÖRONLAR :

Ayna nöronlar 1995 yılında bir deney esnasında kaza sonucunda keşfedildiler. İtalya’da ‘Giacomo Rizzolatti’nin başkanlık ettiği bir grup araştırmacı maymunların bir takım nesnelere uzanırken beyinlerinde oluşan aktiviteleri gözlemlemekteydiler. Deneyler esnasında bir araştırmacı tesadüfen maymun kendisini izlerken onun hareketini taklit ederek aynı hareketi yaptı. O esnada beyin aktivitesini gözlemleyen araştırmacılar, maymunun beyninde araştırmacının hareketini izlerken oluşan aktivitenin aynen o hareketi yaparken ki aktiviteyle aynı olduğunu fark ettiler. Bu deneyler empati, taklit ve zihin kuramının temellerine katkı sağlamış oldu.